DANIŞMANLIK
STRATEJİK PLANLAMA
21.yüzyılda kurumlar, küreselleşme, hızlı teknolojik gelişme, yeni oluşan pazarlar, insanların ihtiyaçlarının ve beklentilerinin değişmesi sonucunda ortaya çıkan değişim ve sürekli olarak artan rekabet ortamı karşısında, eskisinden daha stratejik düşünmekte ve stratejik planlama yapma, stratejik kararlar alma faaliyetlerine daha fazla önem vermek zorunda kalmaktadırlar.
Stratejik planlama olmaksızın örgütlerin sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlaması söz konusu değildir. Stratejik planlama bir seferlik yapılan bir plan türü olmamakla birlikte, planlama süreci işletme içi ve dışı tüm paydaşların katılımını zorunlu kılan bir süreçtir.
Stratejik Planlama; kurumun geleceğine ve yapısal değişikliklerine yönelik, misyonunu ve topyekûn hedeflerini belirleyip, bulunduğu çevrede ve faaliyet ortamındaki durumunu dikkate alarak, kurum için uygulanabilir olan alternatifler arasından birini seçerek uygulamaya koymak üzere yapılan plandır.
Strateji Yaklaşımımız
Şirketin durum analizi ile şirketin geçmiş dönemde yapmış olduğu faaliyetler, iç ve dış çevre analizi ile paydaş analizi yapılarak SWOT analizi oluşturulur. Şirketin vizyon, misyon ve değerlerine uygun olarak stratejik amaçlar ve ölçülebilir hedefleri belirlenir. Belirlenen hedefleri gerçekleştirmeye yönelik faaliyetler ve projeler oluşturularak uygulamaya alınır. Periyodik olarak izleme ve değerlendirme yapılarak stratejik plan değerlendirilir.
KURUMSAL PERFORMANS YÖNETİMİ
Kurumsal Performans Yönetimi, organizasyonların stratejik planının uygulamaya alınmasında ve değerlendirilmesinde en önemli araçtır. Doğru belirlenmiş stratejilerin uygulama planının oluşturulması ve izlenmesi stratejik plan kadar önemlidir. Bu nedenle YÖNDES olarak stratejilerinizi oluşturmada ve izlemede Balanced Scorecard yönetimini yaklaşım olarak alıyor ve şirketlerimizde uyguluyoruz.
İnovasyon kavramı yenilik, yenileşme gibi sözcüklerle açıklanmaya çalışılsa da inovasyon kavramının en öne çıkan kurgusu organizasyonda değer yaratabiliyor olmasıdır. Son yılların en önemli kavramlarının başında gelen “İnovasyon” günümüzde büyük bir ekonomik, sosyal ve kültürel değişim içerisinde olan organizasyonların değişime uyum sağlaması için gerekli olan kilit bir unsur olarak görülmektedir. Firmalar da, mevcut ve giderek kompleks bir yapıya ulaşan global rekabet ortamında değişimlere uyum sağlayabildiği ve değişimleri iyi yönetebildiği müddetçe ayakta kalabilmektedir. Günümüzde karlı büyümenin en önemli yolu inovasyondur ve inovasyonu sürdürülebilir anlamda başarılı bir şekilde yönetebilmektir.
Ancak mevcut koşullar içerisinde organizasyonlarda çeşitli engeller ile karşılaşılmaktadır. Bu engeller organizasyonların, inovasyon faaliyetlerini sistem kurgusu içerisinde gerçekleştirmesine ve çoğu zaman sürecin başarısızlık ile sonuçlanmasına neden olmaktadır.
Örgütsel İnovasyona Engel Olan Örgüt İçi Koşullar: firmanın mevcut bilgi birikiminin yapılacak inovasyonla uyumsuz olması, teknolojik altyapının yeterli düzeyde olmaması, yenilikçiliğin bir kültür olarak örgütlerde yerleşmemiş olması ve çalışanların yeniliğe karşı tutumlarıdır (Ar-ge Yetersizliği, Çalışanların Yetersizliği, Bütçe vb.)
Örgütsel İnovasyona Engel Olan Örgüt Dışı Koşullar: çevrede hızlı değişim ve bilgi yayılımı ile örgüt yapısı arasındaki uyumsuzluk, çevrenin belirsizlik düzeyi ve rekabet ortamıdır ( Yüksek Enflasyon, Kriz Ortamı, Pahalı Teknolojiler vb.)
İnovasyon, belirsizlik içeren riskli bir süreçtir. Organizasyonlarda, inovasyon temelli çalışmalarda belirli bir kaynak tüketimi söz konusudur. Önemli miktarda zaman, insan kaynağı ve finansal kaynak ayrılan çalışmaların başarısızlıkla sonuçlanma ihtimalinin en aza indirilebilmesi için inovasyon bazlı süreçlerin organizasyonların kültürüne entegre edilmesi gerekmektedir. Bu da inovasyonun etkin bir şekilde yönetilmesi ve organizasyon içinde sürekliliği sağlayacak sistemin oluşturulması ile mümkün olabilecektir. Dolayısıyla inovasyon sürecinin fikir aşamasından ticarileştirme/pazara sunma veya üretim aşamasında kadar etkin bir inovasyon yönetimi sistemi sağlanmalıdır.
YÖNDES olarak, geliştirmiş olduğumuz program çerçevesinde 10 haftalık süreçte organizasyonların inovasyon süreçlerini etkin bir şekilde yönetebilecekleri ve bu süreçlerin sürdürülebilirliğini sağlayarak başarı oranını yükseltmelerini sağlayacak “Sürdürülebilir İnovasyon Yönetim Sistemi”ni kuruyoruz.
Ayrıca YÖNDES, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Ege İhracatçılar Birliği çalışmaları sonucunda geliştirilen “İnovasyon Yönetimi Akademisi”nin stratejik paydaşlarından birisidir. İnovasyon Yönetimi Akademisi, şirketlerin ve destek mekanizmalarının Ar-Ge ve inovasyona yönelik proje bazlı çalışma altyapısını kurmak için oluşturulmuş olup, modüler entegre sonuç odaklı bir yaklaşımla kurgulanan özel eğitim programları ile desteklenmiştir. Akredite eğitmenlerimiz ile gerçekleştirmekte olduğumuz İnovasyon Eğitimimiz ile ilgili olarak detay bilgi almak için lütfen Eğitim bölümümüzü ziyaret ediniz.
Şirketin ana unsurları ile dengede ve verimlilik esasında çalışabilmesinin tek yolu “süreçlere dayalı” yönetim anlayışı ile çalışmasıdır. Kuruluş, politika ve stratejisini destekleyecek, müşterilerini ve diğer paydaşlarını tam olarak tatmin edecek, onlar için katma değerin artmasını sağlayacak biçimde süreçlerini tasarlamalı, yönetmeli ve iyileştirmelidir.
Süreç, bir veya birden fazla girdi temin ederek iç/dış müşterilerine katma değer yaratacak çıktılar oluşturan işlemler bütünüdür. Şirketler faaliyetlerini sürdürürken birden fazla süreci bir arada sürdürürler. Bu süreçlerin arasındaki koordinasyon ve etkileşimin doğru tanımlanması şirket performansını arttıran önemli unsurlardan biridir. Bu nedenle şirketlerin öncelikle yürüttükleri süreçleri doğru şekilde tanımlamaları gerekmektedir.
Süreç Yönetimi; müşteri istek ve beklentilerini karşılayacak, müşteriniz gözünde değer yaratacak şekilde üreterek, rakiplerden daha üstün olabilmek amacı ile iş süreçlerimizi en az maliyetle ve en yüksek randıman ile hizmet üretecek şekilde çalıştırmaya dayalı yönetim anlayışıdır.
Kurumsal risk yönetimi, işletmelerin fırsat ve risklerini organizasyonun her aşamasında doğru yönetmelerini amaçlayan bir süreçtir. KRY sürecinde organizasyonun her basamağında kontrol, güvenlik ve süreklilik sağlayan mekanizmalar kurularak bu mekanizmaların da birbiri ve organizasyonun tüm alt birimlerinin entegrasyonu sağlanmalıdır.
Kurumsal risk yönetimi uygulaması birbiri ile iç içe geçmiş ancak farklı yönetim sistemleri tarafından oluşan kantitatif ve kalitatif çeşitli tekniklerin bir arada uygulandığı bütünleşik bir yapıya dayanmaktadır. İşletme risklerinin birbirinden bağımsız olarak değerlendirildiği klasik risk yönetimi anlayışından bu bütünleşik yapıya geçiş süreci, Kurumsal Risk Yönetimi Süreci olarak adlandırılmaktadır.
Kurumsal Risk Yönetiminin etkin bir şekilde yürütülmesi için şirket içerisinde yönetilen süreçlerin kritik performans göstergelerinden hareketle ve yöneticiler ile yapılan grup çalışmaları esnasında şirketin faaliyet gösterdiği iç ve dış çevreden kaynaklanacak risklerin neler olabileceği tanımlanmalı, bu risklerin oluşma olasılığı, hangi sıklıkta oluşabileceği ve risk derecesi tahmin edilerek, şirket performansına, bilançosuna ve sermaye yeterliğine etkileri analiz edilerek alınacak önlemler belirlenmelidir. Şirketin bu risklere maruz kalmaması için yapacağı faaliyetler, mevcut süreç, prosedür ve uygulamalarında yapılacak iyileştirmeler ve yatırım gereksinimleri tanımlanmalı, bir faaliyet planına dönüştürülerek sorumlular atanmalıdır.
Ayrıca, risk alanları ve riskin önem derecesi şirketin mevcut durumdaki uygulamalarının değerlendirilmesi sonucunda süreçler ve süreç performansları ile ilişkilendirilerek yeniden tanımlanmalı, uygulama ve prosedürlerde iyileştirmeler ile önlenebilecek riskler faaliyet planına, daha stratejik konumda olup, sürekli izlenmesi ve ölçümlenmesi gereken risk tanımları risk matrisinde konumlandırılmalıdır. Ancak, bazı risk tanımları mevcut durumda şirket bünyesinde risk olarak görülmese de, dikkat edilmediğinde oluşturabileceği risk ve şirket sürdürülebilirliğine etkisi nedeniyle tanımlanmalıdır. Bu sayede bu risklerin de sürekli kontrol edilmesi amaçlanmış olmaktadır.
Bu kapsamda Risk Yönetim Süreci aşağıdaki tanımlı modele göre tanımlanabilmektedir.
Kurumsal Risk Yönetimi süreci aşamalarımız:
• Kurumsal Risk Yönetimi Ortamının Oluşturulması (Risk Kültürü & Hedefler & Stratejiler)
• Risklerin Belirlenmesi ve Değerlendirilmesi
• Kurumsal Risk Yönetimi Dönüşüm Sürecinin Uygulanması
• Sürekli İzleme ve Gözden Geçirme
Pazarlamanın odak noktası tüketici olmuş durumdadır ve ürün/hizmet ikinci planda yer almaktadır. Yani tüketicinin ürün/hizmeti tekrar satın almasını isteyen ve tüketicinin zihninde iyi bir imaj bırakmayı ilk hedef olarak belirleyen günümüz işletmeleri, artık yeni pazarlama anlayışını benimsemiş durumdadırlar. Modern pazarlama anlayışı; işletmelerin, ürettikleri mallar yerine tüketicilerin gereksinimlerine yönelik bir anlayışa sahip olmalarını gerektirir. Diğer bir deyişle, tüketicilerin tatmini için gerektiğinde mal garantisi verilen, satış sonrası hizmet verilen bir anlayış, yeni pazarlama anlayışının en önemli unsurlarındandır.
Bu alanla ilgili bir diğer önemli başlık ve hizmet alanımız ise “Kriz İletişimi”dir. Şirketlerde kriz yönetiminin başarılı olabilmesi, önceden hazırlanmış kriz ve kriz iletişim planlarının varlığına bağlıdır. Karşılaşılması olası krizler için senaryolar hazırlanılması, iç ve dış uyaranlara karşı tedbirli olunması krizin önlenmesine ve de krize hazırlıklı olunmasına katkı sağlamaktadır. Kriz alanlarını kategorize ederek risk parametrelerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Potansiyel krizlerle başa çıkabilmek için stratejilerin ve taktiklerin geliştirilmesi ve yaşanacak krizden etkilenecek hedef kitle tespiti yapılmalıdır. Ayrıca, kriz yönetimini başarıya dönüştüren ve krizin fırsata dönüşmesini sağlayan baş faktör iletişimdir. Krizle ilgili almış olduğumuz kararların ilgili sosyal ortaklar üzerinde bir algılama oluşturarak kendi hedefleri ile buluşması olan kriz iletişiminde, algılamalardan yola çıkarak fırsatlarda farkındalık sağlanmaktadır. Kriz iletişim yönetimi; kriz ortamının kendi doğasındaki özel koşullarda geliştirilmiş stratejik iletişim hedeflerine uygun iş, ilişki, iletişim ve bilgi süreçlerinin etkin bir şekilde çalıştırılmasıdır.
Müşteri tatminini artırmak,
Çevrim zamanını azaltmak,
Stok ve stokla ilgili maliyetlerin azaltılmasını sağlamak,
Ürün hatalarını azaltmak,
Faaliyet maliyetini azaltmaktır.
Bu amacı gerçekleştirebilmek için ise Tedarik Zinciri kapsamında bulunan tüm süreçlerin detaylı analizi, kopuklukların belirlenmesi ve şirket hedeflerine uygun olarak yeniden tasarlanması gerekir.
Tedarik Zinciri Yönetimine Neden İhtiyaç Duyulur?
Operasyon hataları ve maliyet baskısı
Dış kaynak kullanım seviyelerinin artması
Taşıma maliyetlerinin artması
Rekabet baskıları
Ürün sayısındaki artış, kısalan ürün ömür döngüleri, ürün kişiselleştirilmesi talebinin artması
Küreselleşmenin artması
e-ticaretin öneminin artması
Tedarik zincirinin karmaşıklığı
Stok yönetiminde yaşanan problemler (Eksik, fazla, yanlış stok yapılanması)
YÖNDES olarak Tedarik Zinciri Yönetimi proje yaklaşımımız;
Ön Analiz: Şirket içi analiz yaparak şirketin genel çalışma biçimi, vizyon ve misyonu, stratejik amaç ve hedeflerinin gözden geçirilmesi
Mevcut Durum Analizi: Tedarik zinciri yönetim bileşenlerinin belirlenmesi, iş süreçlerinin analiz edilmesi
Kopuklukların Belirlenmesi: Mevcut durum analizde tespit edilen kopukların tasnif edilmesi, bilişim seçeneklerinin değerlendirilmesi
Benchmark: Şirketin mevcut durumu ve iş sonuçlarının benchmark edilerek değerlendirilmesi, şirket hedeflerinin belirlenmesi ve aradaki farkların analizi
Tasarım: Şirket hedeflerine ve benchmark sonuçlarına uygun olarak tedarik zinciri bileşenlerinin yeniden tasarımı
Şirket hedeflerinin netleştirilmesi: Yeni tasarıma uygun olarak şirketin performans göstergelerinin belirlenmesi, izleme yöntem ve araçlarının oluşturulması
Uygulama ve izleme: Yeni tasarımın tedarik zinciri paydaşlarına eğitimi, uygulamaya alınması, izlenmesi ve değerlendirilmesi aşamalarıyla birlikte içselleştirme çalışmalarının yürütülmesi
Bu süreçlere ek olarak B2B sistem modellemesi ile tedarik zinciri yönetiminin bilişim sistemleri ile entegre edilmesi hedeflenmektedir. Dolayısı ile etkinlik ve verimliliği de arttırılması sağlanmaktadır.